2 Mayıs 2009 Cumartesi

Bulancak Sanat Tiyatrosu'ndan 72. Koğuş

Türkiye'nin yaşayan en eski amatör ilçe tiyatrosu olan Bulancak Sanat Tiyatrosu, İstanbul Giresunlular Derneği'nin konuğu olarak, Orhan Kemal'in yazıp, Şahin Ergüney'in yönettiği 72. Koğuş adlı oyunla İstanbul seyircisi ile buluşacak.
Bulancak Sanat Tiyatrosu, İstanbul Büyükşehir Belediye Tiyatroları Kağıthane Sadabat Sahnesi'nde 09 Mayıs 2009 Cumartesi günü saat 15.00 ve 19.00'da, 10 Mayıs 2009 Pazar günü ise 19.30'da Bakırköy Yunus Emre Kültür Merkezi'nde sahne alacak.
Karadeniz'de bir sahil şehri Bulancak'ta 1987 yılında sanat yaşamına merhaba diyen, çağdaş yüzü ile Giresun sınırlarını aşan Bulancak Sanat Tiyatrosu, Türkiye'de aralıksız 22 yıldır perdelerini kapatmayan tek amatör ilçe tiyatrosu. Oyuncularının ve teknik kadrosunun tamamı farklı işlerde çalışan tiyatro, süreç içerisinde birçok yerli ve yabancı esere ev sahipliği yapmış ve bu eserleri Bulancak başta olmak üzere Türkiye’nin farklı illerinde izleyici ile buluşturdu.
Seçilen oyunların nitelikli örnekler olmasına özen gösterilmiş ve çizgisinden saptırılmadan, hiçbir kurum ve kuruluşa ödün verilmeksizin 22 yıl bitirildi.

Organizatörler risk aldı, bu yaz müzik susmayacak

Krizin etkileriyle birlikte konser sezonunun sönük geçeceği konuşulsa da son günlerde verilen haberler hiç de öyle olmayacağını gösteriyor. Kültür sanat faaliyetlerinin azalmaya başladığı bugünlerde organizatörler, müzikseverlere dünya sanatçılarının konserlerini müjdelemeye devam ediyor.

20 yıldır konser vermeyen Leonard Cohen, en son 13 yıl önce sesi İstanbul semalarından yankılanan, Kelt müziğinin efsane ismi Lorena McKennit, Meksikalı gitarist Santana, dünyanın en başarılı gruplarından Linkin Park, Japon davulları gösterisi Kodo (15-16 Haziran, Harbiye Açıkhava Tiyatrosu) ve ilk kez Türkiye'ye gelecek olan Fatboy Slim (1 Ağustos 2009, Kuruçeşme), Türkiye'de sahne alacak isimlerden sadece birkaçı. Kriz şartlarıyla daralan imkânlara rağmen bu önemli sanatçıları Türkiye'ye getirmeyi başaran organizatörler için bu süreç ayrı bir macera. Sponsor desteği olmadığı için bilet satışlarına güvenerek girmişler işin içine. Konunun erbabı olanlar böyle bir ortamda konser düzenlemenin risk olduğunu söylese de risk almayı sevenler de yok değil. Sonuç ne olur bilinmez ama; küresel krize rağmen müzikseverlerin müziğe doyacağını rahatlıkla söyleyebiliriz.


Konserler izleyici ilgisi sayesinde yapılacak

Görgün Taner (İKSV Genel Müdürü): İstanbul Kültür Sanat Vakfı olarak sanatçılarla elverişli koşullarda anlaşmanın yolunu aradık ve bulduk. Tabii ki belirli ölçüde riske giriyoruz. Ama izleyicilerin ilgisi sayesinde tüm bu konserleri sorunsuz gerçekleştireceğimizi düşünüyoruz. Sponsorluk arayışlarımız sürüyor. Çok güçlü bir ekibimiz, büyük bir tecrübemiz ve çok önemli bir adımız var. Zaten bizim sermayemiz de bunlar. Bu güçten yararlanıyoruz. Konserlere ise izleyicilerin ilgisi çok iyi. Böyle bir kriz döneminde doğru fiyatlandırma yaptık diye düşünüyorum.

Henüz sponsor yok, ama risk almaya değer

Zümrüt Arol Bekçe (BKM Genel Müdürü): Cohen 20 yıldır konser vermiyor ve 2009 turnesine uzun uğraşlar sonucu Türkiye'yi dahil etmeyi sonunda başardık, mücbir sebep dışında hiçbir kriz bizi bu konserin riskini almaktan alıkoyamazdı. Seyircinin de aynı yaklaşımla Leonard Cohen'i İstanbul'da seyretme şansını kaçırmayacağını düşünüyoruz. Konserlerin sponsoru henüz yok. Ama şimdiye kadar gösterilen ilgiden memnunuz. Bilet satışına güveniyoruz. Bilet fiyatları da son derece makul. Boğaz'ın yanıbaşında dünyanın en büyük sanatçıları konser verecek, bu fırsatlar kaçmaz diyorum!

Bilet satışları eskisi gibi olmayacak

Cengizhan Yeldan (Organizatör): Leonard Cohen hiç risk değil. Herkes yıllardır bekliyordu. İlk gelenler bu sene kazanacak. Zaten bizim halkımız ilk kez gelenlere büyük ilgi gösterir. Geçen yıllarda Depeche Mode'u ben getirmiştim, 17 bindi seyirci sayısı, bu yıl biletler 7 binde kaldı. Bu garip bir durum, bir ilk. Santana'dan da çok umutlu değilim ben açıkçası. Bu yıl bilet satışları da eskisi gibi olmayacak. Çünkü halkın alım gücü düştü. İnsanlar artık eskisi kadar para harcamıyor. Birkaçı hariç büyük prodüksiyonlar zarar edecek.

Gerçekleşen konserlerin yelpazesi daraldı

Cem Yegül (Pozitif Yönetim Kurulu Üyesi): Gelen isimlere baktığımızda hepsi özenle seçilmiş. Biz kendi festivallerimizde ise çok dengeli bir program kurguluyoruz. Ülkemizde hayran kitlesi olan ve çok uzun zamandır beklenen isimlere festivallerimizde yer veriyoruz. Elbette bu yeterli değil. Seçimler doğru olsa bile sponsor desteği de önemli. Bizim sponsorlarımız, kriz ortamına rağmen festival ve konser etkinliklerini desteklemeyi sürdürüyor. Bilet satışlarından ve gelen ilgiden memnunuz.

Rıfat Ilgaz Anılıyor

7 Mayıs 1911 yılında Kastamonu’nun Cide ilçesinde dünyaya gelen Rıfat Ilgaz,Bahçeşehir Kolejleri tarafından düzenlenen –Çınar Yayınları’nın da katkı sunduğu- bir dizi etkinlikle anılacak…
Türkiye genelinde 17 okul kampüsü ile eğitim öğretim hizmeti sunan Bahçeşehir Kolejleri, ünlü edebiyatçı Kastamonu-Cideli Rıfat Ilgaz’ı doğum gününde anmak, şiirlerini, romanlarını ve öykülerini başta öğrenciler olmak üzere Türk halkına daha yakından tanıtmak amacıyla 7 Mayıs Perşembe günü Kastamonu Rıfat Ilgaz Kültür Merkezi’nde, Çınar Yayınları’nın da katkılarıyla Rıfat Ilgaz’ı Anma Günü düzenliyor. Kastamonu Bahçeşehir Koleji ev sahipliğinde ve Çınar Yayınları ile Kastamonu İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nün desteğiyle gerçekleştirilecek etkinliklere edebiyata ilgi duyan herkes katılabilecek.
Rıfat Ilgaz’ı anma etkinlikleri kapsamında ilköğretim öğrencilerine yönelik yaratıcı drama çalışmaları, yazarlarla söyleşi ve paneller gerçekleştirilecek. Etkinliklerin finalinde düzenlenecek törende ise Rıfat Ilgaz’ın hayatını anlatan bir barkovizyon gösterisi olacak. Cide Belediyesi Rıfat Ilgaz Çocuk Korosunun vereceği mini konserin ardından Kastamonu Bahçeşehir Koleji öğrencileri, Rıfat Ilgaz’ın yazdığı Hababam Sınıfı skeçini sahnede oynayacaklar.
Bu yıl ilk kez Bahçeşehir Kolejleri ilköğretim 7.sınıf öğrencileri arasında düzenlenen Rıfat Ilgaz Öykü Yarışması’nda dereceye giren öğrencilere ödülleri verilecek. Derece yapan öğrenciler, Kastamonu Bahçeşehir Koleji öğrencilerinin evlerinde misafir edilecekler.8 Mayıs’ta da öğrenciler, Kastamonu ve Cide’deki kültürel ve tarihsel yerleri gezecekler. Rıfat Ilgaz’ın doğduğu Cide’de şu an müze haline getirilen evini ziyaret edecekler.
2010’da Rıfat Ilgaz Öykü Yarışması’nın ulusal çapta tüm Türkiye genelinde, 2011’de Rıfat Ilgaz’ın doğumunun 100.yıl dönümünde ise uluslararası düzeyde düzenlenmesi planlanıyor.

(7 MAYIS 2009)
11:00-12:30 Yaratıcı Drama Uygulamaları
Nilay Yılmaz-Yazar-Bilgi Üniversitesi Öğretim Görevlisi
Ali Kırkar-Eğitimci-Galatasaray Üniversitesi Öğretim Görevlisi
13:30-14:30 Çocuk Yazarı Nilgün Ilgaz ile Söyleşi
15:00-16:00 Panel – Türkçemize sahip çıkalım!
Mavisel Yener-Yazar
17:30-19:00 Rıfat Ilgaz’ı Anma Töreni
Rıfat Ilgaz Barkovizyon Gösterimi
Cide Belediyesi Rıfat Ilgaz Çocuk Korosu
Hababam Sınıfı Skeçi-(Kastamonu Bahçeşehir Koleji öğrencileri)
Rıfat Ilgaz Öykü Yarışması Ödülleri

26 Nisan 2009 Pazar

"Ve Tanrı Dedi Ki''

Türk ve Yunan sanatçıları bir araya getiren ''And God Said–Ve Tanrı Dedi Ki'' adlı oyunun dünya prömiyeri İstanbul'da yapılacak.
Garajistanbul'da 28, 29 ve 30 Nisan'da sergilenecek oyunun yazarı ve yönetmeni Yunan sanatçı Avra Sidiropoulou, oyuncular Derya Durmaz ve Teoman Kumbaracıbaşı ile birlikte Yunanistan Başkonsolosluğu Kültür Merkezi'nde basın toplantısı düzenledi.
Sidiropoulou, bir felaket sonrası geriye kalan bir adam, kadın ve bebek etrafında günümüz dünyasına dair pek çok tehlikeyi ele alan oyunun, kültür ve dilin ötesine geçen bir proje olduğunu söyledi.
Atina merkezli uluslararası tiyatro topluluğu Persona'nın uluslararası projelerinden olan oyunun, Türkiye ve Yunanistan'dan sanatçıları bir araya getirdiğini ifade eden Sidiropoulou, 2004'te Türk, Yunan ve İngiliz sanatçıları bir araya getiren ve İstanbul'da da sergilenen ''Clytemnestra'nın Gözyaşları'' adlı oyunda da yine oyuncu Derya Durmaz ile çalıştıklarını hatırlattı.
''Ve Tanrı Dedi Ki'' adlı oyunda belki bilinçsel ya da nükleer savaş gibi belirsiz bir felaketten zarar gören bir kadın ile erkeğin, bir bebekle birlikte verdikleri yaşam mücadelesinin anlatıldığını belirten Sidiropoulou, ''Bu çok güncel bir konu. Bunlar günümüz insanının da karşı karşıya kaldığı günlük bazda tehlikeler'' dedi.
Sidiropoulou, ''Hikayeyi İstanbul'da yazdım. Yunanistan'da büyük yangınların olduğu 2007 yılıydı. Türkiye de büyük deprem yaşamıştı. Londra'daki terör saldırıları da beni etkilemişti. İstanbul, doğu ve batının merkezi. Her gün birçok insan Asya ve Avrupa arasında iletişim içinde. İstanbul çok kültürlü bir şehir. Bu da projeye küresel bir perspektif kazandırdı'' diye konuştu.
İngilizce olarak kaleme alınan ve son bölümü, sahnelendiği ülkenin dilinde oynanacak oyunun, farklı ülkelerden sanatçıların bir araya gelmesiyle neler yapılabileceğini göstermesi açısından ufuk açıcı bir proje olduğunu kaydeden Sidiropoulou, birbirine bir şey empoze etmeden duygu ve düşünceleri en iyi ifade etmenin sadece sanat yoluyla başarılabileceğini dile getirdi.

KENDİMİ ÇOK ŞANSLI HİSSEDİYORUM
''Mülteci'', ''Çinliler Geliyor'' adlı sinema filmlerinde rol alan ve ''Ihlamurlar Altında'' adlı TV dizisinde canlandırdığı Fahriye karakteriyle de tanınan oyuncu Derya Durmaz da başka bir ülkeden bir yönetmenle bir şeyler üretme şansını yakaladığı için kendisini çok şanslı hissettiğini söyledi.
''Ve Tanrı Dedi Ki'' ile dilin ve kültürün ötesine geçerek herkesin aynı zeminde kendini özgürce ifade etme imkanına sahip olduğunu kaydeden Durmaz, kalemi çok kuvvetli bir sanatçı olan Sidiropoulou'nun yazdığı metni, her sanatçının bir tarafından tutarak kendi kültür ve hayata bakış açısıyla harmanladığını ifade etti.
Durmaz, bunun gibi anlamlı ve değeri olan projelerde yer almanın da sanatçıya daha büyük bir motivasyon verdiğini belirtti.
Derya Durmaz, önümüzdeki aylarda gösterime girecek ''İncir Çekirdeği'' adlı sinema filminde de Özgü Namal ile baş rolü paylaşıyor.

SINIR AŞAN BİR PROJE
''Yazı Tura'' ve ''Made in Europe'' adlı sinema filmlerindeki performansıyla ödüllendirilen ve ''Binbir Gece'', ''Aşka Sürgün'' ''Ayışığı' adlı TV dizilerindeki rolleriyle de tanınan oyuncu Teoman Kumbaracıbaşı da oyunu ilk okuduğunda dilinden çok etkilendiğini ifade etti.
Kumbaracıbaşı, ''Yunan tiyatro geleneğindeki sözün söyleniş güzelliğinin karşısında duyguların esiri oluyorsunuz. Ben de bu sözün esiri oldum'' diye konuştu.
Oyunda bu güzelliğin içinde ''geleceğe duyulan kaygı'' gibi çok sert bir konunun anlatıldığını ifade eden Kumbaracıbaşı, kişinin kendi dönüşümüyle ilgili birçok şeyin farkına varmasını sağlayacak bir oyun olduğunu söyledi.
Kumbaracıbaşı, farklı ülkelerden sanatçıları bir araya getiren projenin dilinin İngilizce olması nedeniyle de sınır aşan proje olduğunu belirtti.

OYUN HAKKINDA
''Ve Tanrı Dedi Ki'', geriye dönüşü olmayan bir felaketin tüm anlamı, hafızayı ve paylaşılmış geçmiş ve hayal edilen gelecek anlamında zamanı sildiği bir çeşit kıyamet sonrası, zamansız, mekansız bir ortamda geçiyor.
Bu kıyamet sonrası mekanda sadece bir adam, bir kadın ve bir bebek kalmıştır geriye. Anlamın, kişisel ve kişiler arası geçmişlerinin silinmesinden dolayı birbiriyle iletişim kuramayan adam ve kadın, varoluşlarının tek referansı olarak bebeğe tutunur. Tüm kaynakların tükendiği bu ortamda bebeğin beslenme zorunluluğu, insanın savunmasızlığının yaşayan bir portresi haline gelir. Bu portre, neredeyse ekolojik yok oluşun eşiğine gelen günümüz dünyasına ilişkin pek çok şeyi resmetmektedir.

Yılın genç ressamı İpek Kurşuncu

rh+sanart Dergisi tarafından düzenlenen geleneksel Yılın Genç Ressamı yarışması sonuçlandı. 1984 doğumlu İpek Kurşuncu, bu yıl beşincisi düzenlenen yarışmanın birincisi seçildi.
Yarışma, iki aşamalı olarak gerçekleştirildi. Birinci aşamada; Mustafa Ata, Adnan Çoker, Balkan Naci İslimyeli ve Komet'ten oluşan jüri üyelerinin seçimiyle finale kalan 12 sanatçının 36 parçadan oluşan eseri, bir ay boyunca Tevfik İhtiyar Sanat Galerisi'nde sergilendi. Sergiyi gezen 25 binin üzerinde sanatsever de oy kullanarak sürece dâhil oldu. Jürinin de değerlendirmesiyle en çok puanı alan Mimar Sinan Güzel Sanatlar Fakültesi mezunu Kurşuncu birinci olurken; Seçil Erel ve Emre Tan da özel ödüle layık görüldü.

İpek Kurşuncu 1984 İstanbul doğumlu.
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Resim Bölümü mezunu.
Sanat görüşünü “Görüp de anlatamadıklarımın, hissedip de kelimelere dökemediklerimin formlara, renklere bürünüp vücut bulmasıdır benim için sanat, kelimelerin ve seslerin anlatmaya yetmediklerini beynimden çıkarıp atma yolumdur.” olarak özetliyor. Sanatım, yaşam biçimimi birebir yansıtan, ondan etkilenen ve onunla beslenen, değişen, gelişen, canlı bir yaşam formu gibidir diyen Kurşuncu, yaptığı seçimlerin, attığı adımların, kişiliğinin olumlu ve olumsuz özelliklerinin, dinlediklerinin, gördüklerinin ve okuduklarının, beyninin, kalbinin ve elinin süzgecinden geçerek yapıtlarını oluşturduğunu belirtiyor. Sembolizm, Pop Art, New Media Art gibi akımların yanı sıra, animasyon ve manga sanatından etkilenmektedir.

Clicky Web Analytics