9 Mart 2009 Pazartesi

EN İYİ 10 ÇİZGİ ROMAN UYARLAMASI

2000’lerde yükselişe geçen çizgi roman uyarlamaları, stüdyoların en çok başvurduğu gelir kaynağı haline geldi bir anda. Bu doğrultuda da bekleneceği gibi zamanla belli değişimler geçirdi, farklı yollara girdi ve kendi içinde ‘çizgi roman estetiği’ denen bir kavram doğurdu. Elbette bu seçkiyi yaparken daha çok bu estetiği ve uyarlamalar içinde kilit bir yere oturan filmleri öne çıkarmaya çalıştık. Her listeden artakalanlar olduğu gibi, burada da saf dışı kalan eserler olmuştur. Bunlara örnek olarak son dönemde çekilip kendi ölçülerinde dikkat çekseler de uyarlamalar tarihinde kilit bir yere oturmadıkları için listeye dahil etmediğim “Örümcek Adam” ve “X-Men” serileri verilebilir.
1-Günah Şehri (Sin City) (2005)
Başlı başına bir şehir ve bir estetik yaratan yapım, özgün çizgi roman çizeri Frank Miller’in zihninden sinemayı özetler aslında. Bir suç şehrini, siyah-beyaz bir zemin üzerine inşa ederken, arada tek tük renkli öğeler de estetiğe hizmet eder aslında. Miller, Robert Rodriguez ile beraber oturduğu yönetmenlik koltuğunda tamamı yeşil ekran teknolojisiyle çekilmiş bir filme imza atmıştır. “300”, “The Spirit” gibi sonradan aynı mantık ışığında çekilen filmlerin esin kaynağı olması bir yana ‘çizgi roman estetiği’ denen şeyin en bariz örneğidir de “Günah Şehri”. Bir suç şehrini eski kara film motifleriyle sararken çok hikayeli ve karakterli olay örgüsüyle de dikkat çekmiştir. Çizgi roman uyarlamalarında ‘Frank Miller kulvarı’nı açan filmdir en kısa tanımıyla. Bu kilit eserin şimdiden iki devam filminin projelendirildiğini de ekleyelim.
2-Batman (1989)
Film, noir dokusunun üzerinden kendine has bir çizgi roman estetiği ve dünyası yaratarak takipçilerinin yolunu açmıştı o zamanlar. Çizgi romanın fantastik dünyasını kara film evreniyle bütünleyerek dikkat çeken yapıt, New York’u model alarak yarattığı ‘Gotham City’ adlı dünyadan soyutlanmış şehirle bir ‘Çizgi Roman Şehri’ dokumuştu aslında. Bu yönüyle de “Günah Şehri”nin özündeki estetiğin ilk uygulamasıydı. Tim Burton’ın masallara ve çizgi romanlara hakim bir kişilik olması bütün filmografisine yansırken, burada yakaladığı estetik ise uyarlamaların tarihine damga vuruyordu. Mitoloji, felsefe gibi kavramların hakimiyetiyle de tavan yapıyordu.
3-Hulk (2003)
Oscarlı Ang Lee’nin yönettiği yapıt, ‘çizgi roman estetiği’ adına sinemanın en önemli filmlerinden. Zira sayfaların bölünmesiyle bildiğimiz çizgi romanı kurgudaki ‘ekran bölme tekniği’yle sinemada canlandırması ve bütün filmi o mantığın üzerine kurması, daha önce yapılmamış bir film modeli dokumasını sağlamıştır. Bu en önemli ve merkezi özelliğinin sinemada bir daha yapılmaya cesaret edilememesi de filmin ‘modern klasik’ olarak yerini perçinleştirdi.
4-Görkemli Hayatım (American Splendor) (2003)
‘Underground Comic’ (Alternatif Çizgi Roman) akımının sinemadaki en önemli temsilcisi olan yapıt, o anlayışın kilit ismi Harvey Pekar’ın otobiyografik bir hikayesine odaklanır. Sonradan “Dadım Aşık” (“The Nanny Diaries”) ile yine çizgi roman estetiği içeren bir yapıta imza atan Shari Springer Berman-Robert Pulcini ikilisi imzalı yapıt, sosyal bir taşlama olarak öne çıksa da özellikle kullandığı renklerle ve ekran bölme tekniğiyle dikkat çeker. Bu eğilim, bu filmden sonra patlayarak “Napoleon Dynamite”, “Ghost Word”, “Juno” gibi yapıtlarda serbest çizgi roman estetiği denemelerine yol açmıştır. Esas mantığı ise anti-kahramanlar üzerinden alt kültürü ilgilendiren olay örgüleri dokumaktır.
5-Watchmen (2009)
Çizgi roman uyarlamasının önüne ‘epik’ kelimesini ekleyen yapıt olmuştur. Zack Snyder’ın ne kadar yenilikçi ve postmodern bir yönetmen olduğunu vurgulaması açısından da önemlidir. İsmi gibi ‘zaman’ın gerçekliğiyle oynayıp kendi ‘zaman’ını yaratan bir uyarlamadır bu. Eşine benzerine rastlamanızın kolay olmadığı bir yapıttır. Zira bu listedeki hem eski hem de yeni çizgi roman uyarlamalarının tamamının öğelerini içinde buluşturur. Takip edilmesinin zor olması da dikkat çekici anlar yakalamasını sağlar. Kısaca ‘Godardiyen bir çizgi roman uyarlaması’dır! Yani eline aldığı ‘çizgi roman uyarlamalarının ana metni’ni dağıtarak paramparça edip, karşımıza o haliyle çıkarmasıyla dikkat çeker.
6-300 (2007)
Savaş filmini çizgi roman estetiğine transfer eden yapıt, Rudolph Matté’nin 1962 tarihli “300 Spartans” adlı epik filminin bir yeniden çevrimidir. Ancak bir taraftan da Frank Miller’ın bu konuyla ilgili çıkardığı resimli romanın sinema uyarlamasıdır. Çizgi romanda ‘Frank Miller kulvarı’nı açan “Günah Şehri”nin mantığını benimseyerek yeşil ekran tekniğiyle çekilen yapıt, savaş filmlerinde de yapılmamış bir şeyi yapar. Pers-Yunan savaşında kilit karakterleri mitolojik figür olarak fantastikleştirmesi bir yana, savaş sahnelerini dar alana sıkıştırarak farkını ortaya koyar. Böylece geniş açı objektiflerle çekilmesine alışık olduğumuz savaş sahneleri, dar açı objektiflerle çekilir.
7-Barbarella (1968)
Çizgi roman uyarlamalarının ‘B filmi’ olarak üretildiği dönemin en dikkat çeken filmidir. Özellikle uzay portresi ve Barbarella karakterinin kıyafetleriyle halen belli bir kitlenin eğlence kaynağıdır. Zira kitsch (bayağılık estetiği) kavramının tanımını yapan filmlerdendir sinema tarihinde. Jane Fonda başrol performansıyla dikkat çekmesi de bir başka önemli tarafıdır.
8-Superman (1978)
“Cehennem Silahı” (“Lethal Weapon”) serisinin ve “The Omen”in arkasındaki isim olan Richard Donner’ın kimilerine göre bu en iyi filmi, çizgi roman uyarlamalarını B filminden A filmine transfer etmesiyle dikkat çeker. Zira bu film sayesinde çizgi roman mantığı biraz daha önemsenmeye başlamıştır o zamanlar, günümüzdeki kadar olmasa da. Yapıtın esas amacı 55 milyon dolarlık bütçesiyle ucuz efektleri daha inandırıcı hale getirmektir aslında. Ancak ‘çizgi roman estetiği’ adına çok fazla bir yenilik ve bilinç barındırmaz. Buna karşın şu anda sinemada çizgi roman uyarlamalarının patlaması için ilk cesur girişimi yapan film olması açısından önemli kalmıştır. Sonradan dört de devam filmiyle onurlandırılmıştır.
9-Blade 2 (2002)
Vampir filmini yenileyen birinci “Blade” filmi olsa da çizgi roman estetiği açısından serinin en iyisi ikincisidir. Zira burada yönetmen Guillermo Del Toro, kendi orijinal fantastik dünyasındaki yaratıcılığını, çizgi roman estetiğine transfer etmiştir. Böylece hem yüksek tempo, hem bol aksiyon, hem de görsel bir şölen depolayarak dikkat çekmiştir.
10-Flash Gordon (1936)
Fantastiğin önemsenmediği bir dönemde, Hollywood’un ilk yıllarında Universal’ın projelendirmeye cesaret ettiği yapıt, uzaydaki kötü imparatorla baş etmeye çalışan Flash Gordon’ın hikayesine uzanır. Bu anlamda da aslında bilimkurgunun ‘uzay operası’ alt türüne girer. Sonradan iki devam filmi ile onurlandırılsa da esas akılda kalan Flash Gordon filmi 1980’de çekilen renkli versiyondur. Onun da plastik bir görsel yapısıyla bayağılık (kitsch) estetiğinin zirvesine ulaşması, kült olmasını sağlamıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Clicky Web Analytics