5 Nisan 2009 Pazar

Resmî tarihe inanmayanlar biyografik eserlere yöneliyor

Türkiye'de, yayınevleri ve okurlar tarafından yıllarca göz ardı edilen biyografik eserler, şimdilerde büyük ilgi görüyor. Okurlardan gelen talebin her geçen gün arttığını dile getiren yayınevi yetkilileri, bunun nedenini resmî tarihin iflasına bağlıyor.
Yazarlar, resmî tarihe ters düşen gerçekleri 'mahalle baskısı' nedeniyle yazmaktan çekiniyor. İşte bu noktada biyografik eserler imdada yetişiyor. Biyografi, otobiyografi, biyografik roman ve nehir söyleşi tarzında yazılan yaşam öyküleri, bir kişiyi anlatmanın yanı sıra o şahsın yaşadığı döneme de ayna tutuyor. Hal bundan ibaret olunca değmeyin okurların keyfine!...

Yoğun ilgi gören biyografik eserler, 2000'li yılların başına kadar pek fazla ilgi görmüyordu. Oğuz Atay'ın ilk basımı 1975 yılında gerçekleşen Bir Bilim Adamının Romanı isimli eseri, Türkiye'deki ilk biyografik roman olma özelliğini taşıyor. Günümüzde hâlâ ilgi gören bu kitapta, Atay'ın İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi'nden hocası Prof. Dr. Mustafa İnan'ın zorluklarla geçen yaşamı anlatılıyor. Beşir Ayvazoğlu'nun birbiri ardına kaleme aldığı yazar ve şair biyografileri, son yılların en çok dikkati çeken çalışmalarıydı 1985'te Yahya Kemal Eve Dönen Adam, 1995'te Tarık Buğra Bir Güneş Rengi Yaprak, 1998'de Peyami/Hayatı, Sanatı, Felsefesi, Dramı, 1999'da Şeyh Galip/Kuğunun Son Şarkısı, 2000'de Ömrüm Benim Bir Ateşti/Ahmet Haşim'in Hayatı, Sanatı, Estetiği, Dramı... Ayvazoğlu, sonraki yıllarda, her biri bir boşluğu dolduran bu eserlerinin devamını getirdi. Yahya Kemal'i anlattığı biyografik roman Bozgunda Fetih Rüyası 2001'de yayımlandı. Ayvazoğlu geçen yıl iki biyografik esere daha imza attı. Bunlardan biri 'Florinalı Nazım: Kainatça Tanınmış Türk Şiir Kralı ve Şaşaalı Edebiyat Hayatı' diğeri ise ansiklopedik biyografi özelliğini taşıyan 'Yahya Kemal/Eve Dönen Adam'.

Ayşe Kulin'in birinci baskısı 1999 yılında yapılan 'Adı: Aylin' isimli biyografik romanı da her kesimden büyük ilgi görmüştü. Kısa sürede onlarca baskıya ulaşan kitap, okurun bu tür eserlere yakınlaşmasını sağladı. Kulin'in Füreya ve Bir Tatlı Huzur adlı romanları da Türkiye'de biyografinin tanınıp sevilmesine katkı sağlayan eserler arasında yer aldı.

Biyografiye Ayşe Kulin ve Beşir Ayvazoğlu gibi büyük önem atfeden yazarlar olduğu gibi, bu alanda az eser vermekle yetinen yazarlar da var. Vefatından önce anılarını kaleme alan Mina Urgan, Bir Dinozorun Anıları'yla hem kendini daha geniş kitlelere tanıtmış, hem de biyografik eserlerin yaygınlaşmasına katkıda bulunmuştu. Yine, İpek Çalışlar'ın Latife'sini, Nazan Bekiroğlu'nun Şair Nigar'ını, Fatma Karabıyık Barbarosoğlu'nun Fatma Aliye'sini ve Faruk Mercan'ın Fethullah Gülen adlı çalışmasını biyografik eserleri sevdiren kitaplar arasında sayabiliriz.

Yayınevlerinin biyografi stratejileri birbirinden farklı özellikler gösteriyor. Doğan Kitap, popüler biyografiler yayımlamayı tercih ederken İletişim Yayınları, eserin kültürel hayatımıza katkı sağlayıp sağlamayacağını gözetiyor. Everest Yayınları için önemli olan eserin kim tarafından ve ne formatla yazıldığı değil, günlük hayatın ve yakın tarihimizin dönemlerine, bu dönemleri gerçekçi biçimde yansıtacak anlatıma ve bakış açısına sahip olması. Buna karşın Can Yayınları kitabın, yazılmaya değer bir kişi hakkında olmasını ve işinin ustası bir yazar tarafından kaleme alınmasını önemsiyor. Timaş Yayınları'nın öncelikli hedefi ise Türkiye ve Türklerle ilgili kaynaklık yapabilecek kişilerin eserlerini yayınlamak. Kaynak Yayınları, hem popüler hem de kültürel eserleri tercih ediyor.


CELAL ÜSTER - Can Yayınları Genel Yayın Yönetmeni

Biyografik eserlerin ilgi görmesinin nedeni; resmî tarihin ve insanlarla ilgili resmî yorumların artık resmen iflas etmiş olmasıyla ilgili. Biyografi, kişisel anılara ya da araştırma sonucu edinilmiş yazılı ve sözlü malzemenin düzenlenip yorumlanmasına dayandığı için, yalnızca bir kişinin yaşamını konu alan bir edebiyat türü olarak değil, tarihin bir dalı olarak da görülebilir. Ele aldığı kişinin yaşamını anlatırken, o kişinin yaşadığı dönemi, o dönemde yaşamış pek çok kişiyi de gündeme getirdiğinden, toplumun sivil tarihinin oluşmasına azımsanmayacak bir katkıda bulunur. O yüzden, yaşam öykülerinin ilgi görmesinde, artık insanların toplumlarını, resmî bakışlardan farklı yaklaşımlarla tanımak istemelerinin büyük payı var. * Celal Üster, görüşlerini görevini devretmeden önce vermişti.
Yazılı tarih, resmî ideolojinin dışında pek bir şey sunamaz

FİLİZ DIĞIROĞLU - Timaş Yayınları Hatırat Kitaplığı Editörü

Türkiye'deki hakim yazılı tarih, resmî ideolojinin dışında pek fazla bir şeyler sunamaz. Ancak biyografik eserlerin sayılarının artmasıyla birlikte tarihin resmî algısı değişmeye başlar. Çünkü biyografilerin sayısının artması siyasi, toplumsal, ekonomik, kültürel vs. her alanda bilgilerimizin yenilenmesine ve daha geniş bir perspektiften içinde bulunduğumuz coğrafyayı ve dünyayı anlamamıza katkıda bulunur. Yayınevlerinin bu eğilimle paralel olarak biyografik-monografik eserlerin neşrine ağırlık verdiği bir gerçektir. Okurların biyografik esere ilgisi oldukça güzel ve bu ilginin artarak devam edeceğini düşünüyoruz.


SIRMA KÖKSAL - Everest Yayınları Yayın Yönetmeni

Son yıllarda tüm dünyada mikro tarihe ilgi çoğalıyor. Bu ilginin bir uzantısı da günlük yaşamdan izler taşıyan biyografik metinler. Eskiden akademik çevrelerin kazı alanı olan yaşamöyküleri artık sıradan okurun da merak ettiği bir alan oldu. Okurdan gelen bu ilgi, yayınevlerinin bu yöndeki kitaplara ağırlık vermesine neden oluyor. Türk okuru tarafından biyografiye olan merakın zamanla daha seçici bir hal alarak uzun bir süre devam edeceğini düşünüyorum. Çünkü kişisel öyküler tarihsel dönemlere ve gerçeklere ışık tutuyor. Türk okurlar ise 'biz kimiz, nereden geldik, nereye gidiyoruz?' gibi sorulara artık resmi tarihin dışındaki yayınlarla cevap arıyor.

KIVANÇ KOÇAK - İletişim Yayınları Editörü

Biyografi yazmak, öyle 'ben yaptım oldu' denilebilecek bir şey değil; "Google taramasının", ulaşılabilecek kaynaklara bakıp oralardan bir şeyler derlemenin ötesinde ciddi bir araştırma, tam anlamıyla "iz sürme" gerektiriyor. Biz her şeyden önce biyografinin niteliğine bakıyoruz. Gerçekten özgün bir çalışma mı, kuru kuruya bir hayatı anlatmanın ötesinde yaşanılan dönemin sosyolojik, kültürel, tarihsel arka planına bakıyor mu diye irdeliyoruz. Biyografik eserlerin ilerleyen zamanlarda kendini daha da bulacağını düşünüyorum. Bununla kastım Türkçe yazılmış, gerçekten nitelikli, özenilmiş biyografilerin artması; çeviri biyografilerde de popüler yaklaşımdan vazgeçilmeli.

HAYRİ DEMİREL - Kaynak Yayınları Editörü

Artık her türlü bilgiye internet vasıtasıyla ulaşılabiliyor. Şahıslarla ilgili bilgiler ise genellikle çok kısır ve birbirini tekrarlar nitelikte. Oysa ki tarih meraklıları çok daha detaylı bilgi istiyor. Biyografisi hazırlanan kişiler genellikle yaşadığı dönemde ciddi izler bıraktıkları için dönemin olaylarıyla ilgili gözardı edilemeyecek bilgiler veriyor. Toplumda çığır açan insanların hem hayatları hem de ortaya koydukları eserler ilgi görmeye devam edecektir. Biyografik eserler, popüler tarih kitaplarının da satışlarını birkaç yıldır artırdı. İlginin azalacağını zannetmiyorum.

TANKUT GÖKÇE - Doğan Kitap Editörü

İnsanların, özellikle de tanınmış kişilerin yaşamı herkesi ilgilendirir. Son yıllarda yayınevlerinin bu tür kitaplar üzerinde yoğunlaşmasının en büyük sebebi de budur. Aslında biyografi kitapları çok uzun yıllardır dünyada ilgi görüyor, ülkemizde daha yeni keşfedilen bir edebi tür. Biyografi seçimini yaparken elbette herkes tarafından bilinen ve tanınan kişileri seçiyoruz. Çünkü bir yayınevi her şeyden önce bastığı kitabın satışını ve geniş kitlelere ulaşmasını düşünür. Son yıllarda okurumuzun biyografi kitaplarına ilgisi büyük, yayınevleri ve okurlar bu tarzı dünyaya göre geç keşfetti, sanırım çabuk kaybetmek de istemeyecektir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Clicky Web Analytics