4 Mayıs 2009 Pazartesi

Rumeli'den anlar, anılar

Zaman Gazetesi Fotoğraf Editörü Selahattin Sevi'nin 10 yıldan fazla süredir yaptığı Balkan seyahatlerinde çektiği fotoğraflar,'Rumeli/Yazdan Kalma Bir Balkan Rüyası' adıyla kitaplaştı. Albümün sayfalarını çevirdikçe Rumeli bütün renkleriyle arz-ı endam ediyor.Kültürlerin, dinlerin, milletlerin, neşenin, hüznün, coşkunun, sükûnetin, dünle bugünün iç içe geçtiği bir coğrafya çıkıyor karşınıza.

"Çıkayım gideyim Urumeli'ne/ Arzuhal vereyim Mehmed beylerbeyine/ Kimleri sarayım yar senin yerine/ Gizli gizli sevdalarımız âşikâr oldu/ Bize bu ayrılık Mehmed Mevlâ'dan oldu". Böyle başlar, İstanbul'dan öteye bir beylerbeyinin hüküm sürdüğü günlerden kalma o yanık Rumeli türküsü. Savaşlar bölük pörçük etse, harita üzerinde araya sınırlar girse de, Rumeli hâlâ bizim diyarımız. Yüreğimize efkâr basınca hâlâ 'Çıkayım gideyim' deyiverecek kadar yakın. Ne bir asırdan ziyadedir göç göç olup yola koyulanlar unutmuş suyun öte yakasını, ne 'Avrupa-i Osmânî'de kalanlar çevirmiş gözünü eski payitahtından. Zaman Gazetesi Fotoğraf Editörü Selahattin Sevi'nin Zaman Kitap'tan çıkan 'Rumeli / Yazdan Kalma Bir Balkan Rüyası' isimli fotoğraf albümünü incelerken bunu daha iyi anlıyorsunuz.

Albüm, Selahattin Sevi'nin 10 yıldan fazla zamandır yaptığı Balkan seyahatlerinin hatırası fotoğrafları bir araya getiriyor. Çalışmanın ana eksenini Sevi'nin geçtiğimiz yıl gerçekleştirdiği tren seyahati oluşturuyor. Bir yaz günü çıkılan bu rüya gibi yolculukta çekilen resimlere önceki yıllarda çekilenler de eklenmiş, 'Yazdan Kalma Bir Balkan Rüyası' meydana gelmiş. "Sirkeci'den kalkan tren nereye götürür bizi? Avrupa içlerine mi, Karpatlar'ın ötelerine mi? Arda Nehri'nin kumlarına mı, Vardar Ovası'na ya da Tuna'ya mı? Serin kuzey ülkelerine götürür belki, belki de sıcak Akdeniz iklimlerine.. Nereye? Önce Rumeli'ye götürür." diyor Sevi. Arda, Batı Trakya, Selanik, Atina, Üsküp, Kalkandelen, Debre, Ohri, Manastır, Prizren, Mamuşa, Mitroviça, İpek, Kaçanik, Priş tine, Belgrad, Saraybosna, Srebrenitsa, Mostar, Dubrovnik diye uzayıp gidiyor yolculuğun durakları. Albümün sayfalarını çevirdikçe kültürlerin, dillerin, dinlerin, milletlerin, neşenin, hüznün, coşkunun, sükûnetin, hayatla ölümün, dünle bugünün iç içe geçtiği bir coğrafya çıkıyor karşınıza. Üsküplü genç, Vardar Nehri üzerindeki Taşköprü'de paten kayarken, Kosova'da bir şehit tabutunun etrafında toplananlar dua ediyor. Kocacık yaylasının çocukları sabah yürüyüşüne çıkıyor. Bir genç Ohri Gölü'nün buz gibi serin sularına atlıyor. Kalkandelen'deki Harabati Baba Tekkesi'nin şeyhi, üzerindeki Bektaşi kıyafetiyle arasında dolaştığı mezarlardan çıkmış tarihî bir şahsiyet gibi bakıyor. Manastır'da yaşayan Romanlar, 'Azıcık aşımız, ağrısız başımız' diyerek hayatın tadını çıkarmaya çalışıyor. Yol boyunda dikilip dantel ören Batı Trakyalı genç kızın yüz yıl, üç yüz yıl önceki büyükleri gibi sırtına giydiği kara feracenin altından çağdaşı hemcinslerinin aynı kot pantolonu görünüyor. "Bizim için Rumeli olan bu topraklarda yan yana, ama apayrı hayatlar yaşanır. Kıvrak bir Balkan havası o anda birleştirir herkesi. Bir fincan acı kahve bütün dertleri unutturur. Sevgisinde de kavgasında da samimidirler." diyerek anlatıyor bu toprakları Selahattin Sevi. "On yıldan fazla yaptığım Balkan seyahatleri bilmeye, çözmeye ve anlamaya yetmedi bu karmaşık coğrafyayı. Sevmek için ise tek bir sefer bile yeter." diyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Clicky Web Analytics